Renfe Trenleri |
“Doğduğumuz andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar değişir, ihtiyaçlar değişir ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir, tren istasyonu değil.” Paulo Coelho
Yurt dışı gezilerimin en keyifli yanlarından biri de tren yolculuklarım.. Bir daha asla göremeyeceğim insanlarla
kırk yıllık dost muhabbeti yapmak ayrı bir keyif veriyor bana. Yalansız dolansız anlatıyorum, içten hikayeleri dinliyorum... Bu yüzden çok seviyorum tren yolculuklarını.
Adres, e mail vererek bitiyor çoğu yolculuklarım. Hiç görmeyeceğimi bilsem de aynı kişiyi, ajandamda saklıyorum yıllarca
belki bir gün gidersem diye.
Yolculuk etmek bende bağımlılık yaptı sanırım,“gitmek” sözcüğü bile bir heyecan uyandırıyor bende.Yolda olmayı seviyorum.Yersiz gibi olmak hoşuma gidiyor...Hiç bir eşyaya bağlı kalmadan ruhumu yanıma alıp gidiyorum..
Yolumun kesiştiği insanların her birinin seyahatteki amacı farklı oluyor elbette. Hiç ummadığım hikayeler çıkıveriyor karşıma. Aslında ben yolculuğun kendisini yaşamayı seviyorum, gittiğim yerin önüne geçiyor yolculuklarım. Seyahate
başlamadan önceki hazırlık sürecinden bile keyif alıyorum. ( Yeterki otobüs
yolculuğu olmasın.) Anı biriktirmek hoşuma gidiyor yolculuklarda..
Bir yolculuk hikayemi paylaşmak istiyorum sizinle;
Bir Temmuz ayı idi. Kendimizi İspanya’da bulduk. Barcelona, Madrid, Sitges, Toledo ( burayı özellikle tek tek yazıyorum. İsimleri yan yana görmek pek bi hoşuma gitti :) ) derken tren ile Figueres’e gitmeye karar verdik. ( Dali müzesini görmeden olmazdı.) Aldık tren biletlerimizi, dört kişilik olan bölüme oturduk. Tabi trende anonslar İspanyolca her ne kadar az biraz anlasam da yanlış yerde inmemek adına dikkatli oturuyoruz. Yanımızda yaşlı bir çift. İspanyolca konuşuyorlar. Ama o kadar eminler ki onları anlamadığımızdan ara sıra sanki bizden bahsediyorlar. Bizde onların bizi anlamadığından emin onları çekiştiriyoruz. Ben hava olsun diye anladığım konuşmaları tercüme ederken, anlamadığım kısımları da uyduruyorum:) Öyle gülmeli dalga geçmeli bir yolculuk geçiriyoruz.
Bir yolculuk hikayemi paylaşmak istiyorum sizinle;
Bir Temmuz ayı idi. Kendimizi İspanya’da bulduk. Barcelona, Madrid, Sitges, Toledo ( burayı özellikle tek tek yazıyorum. İsimleri yan yana görmek pek bi hoşuma gitti :) ) derken tren ile Figueres’e gitmeye karar verdik. ( Dali müzesini görmeden olmazdı.) Aldık tren biletlerimizi, dört kişilik olan bölüme oturduk. Tabi trende anonslar İspanyolca her ne kadar az biraz anlasam da yanlış yerde inmemek adına dikkatli oturuyoruz. Yanımızda yaşlı bir çift. İspanyolca konuşuyorlar. Ama o kadar eminler ki onları anlamadığımızdan ara sıra sanki bizden bahsediyorlar. Bizde onların bizi anlamadığından emin onları çekiştiriyoruz. Ben hava olsun diye anladığım konuşmaları tercüme ederken, anlamadığım kısımları da uyduruyorum:) Öyle gülmeli dalga geçmeli bir yolculuk geçiriyoruz.
Yaklaşık
15-20 dakika yol gittikten sonra. İspanyolca, Figueres durağına ne kadar
kaldığını soruyorum. İnanılmaz geriliyorlar. (Aslında
hikaye burada başlıyor) Bu yaşlı ama bir o kadar da
dinç teyze bana misilleme yaparcasına “turkmusun” diye sorunca gerilme sırası
bize geliyor :)
Sonrasında başlayan sohbetimizde bu güzel insanların Arjantinli olduklarını öğreniyoruz. Hanımefendi Arjantin üniversitesinde Tarih profesörü eşi de öğretmen. Peki nereden biliyor Türkçeyi az buçuk da olsa?
Başlıyor anlatmaya;
Sonrasında başlayan sohbetimizde bu güzel insanların Arjantinli olduklarını öğreniyoruz. Hanımefendi Arjantin üniversitesinde Tarih profesörü eşi de öğretmen. Peki nereden biliyor Türkçeyi az buçuk da olsa?
Başlıyor anlatmaya;
- “Babam bir
Türk askeri. 1940’lı yıllarda Arjantin’e görevli gidiyor. Üstelik İzmirli. Atatürk hayranı. Arjantin’de görev süresince anneme aşık oluyor ve evleniyorlar.
Ben dünyaya geliyorum.
- Çocukluğumda İzmir’de çok bulundum. Türkçe konuştuğunuzu tahmin etmiştim” diyor. Ancak kendisine yönelttiğimiz o zaman Türk sayılırsınız sorusuna
- Çocukluğumda İzmir’de çok bulundum. Türkçe konuştuğunuzu tahmin etmiştim” diyor. Ancak kendisine yönelttiğimiz o zaman Türk sayılırsınız sorusuna
- “Kesinlikle
hayır” cevabını veriyor.
Figueres’e gelene kadar
Türkiye'den, İstanbul'dan ve Arjantin'den konuşuyoruz. Bu tatlı insanların
Türklere karşı olan önyargılarını dinliyoruz.(Babası Türk olmasına
rağmen) Türkiye'den uçakla 19 saat olan Arjantin'e davet ediliyoruz :) Geride birbirimize
verdiğimiz mail adresleri ve Türkçe “hoşçakal” deyip gülüştüğümüz an kalıyor.
Ş.A
Tren istasyonu |
Dünyaya bakışı, algılayışı, görüşü güzel insan! Ah o ön yargılar yok mu?
YanıtlaSilDünyaya bakışı, algılayışı, görüşü güzel insan! Ah o ön yargılar yok mu?
YanıtlaSilCanım benim aynen.Hep önyargılarımız bizi engelleyen..
YanıtlaSilRehber niteliğinde oldukça faydalı içerikleriniz var. Eğitim Haber
YanıtlaSil